Gökhan Gönül'ün gayreti maçı almaya yetmedi. Taraftar maç bitiminde onu alkışladı? Maçı yorumlayan Vatan yazarı Sergen Yalçın takımın kötü halini işte bu sözlerle dile getiriyor:
"O kadar çok kötü futbolcu vardı ki F.Bahçe’de, onları değil iyileri saymak bizi gereksiz ızdıraptan kurtarır.."
Rıdvan Dilmen de hayal kırıklığına uğrayanlardan.. Milliyet'teki köşesinde ilk on dakikayı herkes gibi o da beğenmiş. Ama sadece o kadar. Gerisi tam bir fiyasko..İşte iki spor yazarının görüşü:
Sergen Yalçın: En büyük alkış niye Gökhan’a!
O kadar çok kötü futbolcu vardı ki F.Bahçe’de, onları değil iyileri saymak bizi gereksiz ızdıraptan kurtarır.. Seyirciyle aynı fikirdeyim, takımın en iyisi Gökhan Gönül’dü.. Ondan sonra 3 oyuncu fena değil kategorisinde.. Uğur çabaladı, Kazım girince oyuna biraz hareket getirdi ve Güiza.. Güiza dediğ özbek temizlikçi ime şaşırmayın, çünkü kule gibi 4 Portolu defans adamının arasında tek başına ne yapsın bu adam? Şimdiye kadar çok eleştirdim ama dün o kadar yalnızdı ki, en azından harcadığı enerjiye saygı gösteriyorum..
Ne sağında, ne solunda hiçbir arkadaşı yoktu.. Böyle bir taktikle orta sahayı müthiş doldurman, geride de boşluk bırakmaman lazım.. Nerede? Hem tek forvetle oynuyorsun, hem de arkada elek gibisin.. Portolular biraz daha becerikli olsa, maç rahat rahat 5’e, 6’ya giderdi.. Daha büyük sıkıntı olurdu..
Fenerahçe'nin yaratıcı bir taktiği olmadığı gibi, gücü de kalmamış.. Ayakları gitmiyor.. 2-1’i yakaladıktan sonra biraz kontrolü ele alabilseler maçı yakalama şansları doğacaktı.. O bile olmadı.. Porto, hakimiyeti bir an elden bırakmadı.. F.Bahçe’de ise oyuncular arasında öyle kopukluk var ki, ne kombine bir atak, ne üst üste birkaç pas, ne herhangi bir oyuncunun öne çıkması gerçekleşti..
Alex sahada yoktu bile, 90 dakikayı doğru dürüst bir depar atmadan tamamladı.. A.Gücü maçında da öyleydi.. Alex’i çok beğenirim ama böyle oynayacaksa, neden onda ısrar edersin ki! Aynı şekilde Emre.. Çocuk çok kötü.. Ya sakatlıktan çıkamadı, ya formsuz, ya hazır değil, ya da her neyse.. Bildiğim tek şey var: Bu Emre F.Bahçe’de oynamaz.. Ee, senin en çok bel bağladığın iki adam bu kadar kayıpsa takımdan fazla bir şey bekleyemezsin.. Karşında makine gibi çalışan komple bir takım var.. Sen ise ne yaparsan bireysel çabalarla yapmaya çalışıyorsun
Rıdvan Dilmen: Bir şans daha var
İlk 10 dakikadaki futbolu görünce açıkcası çok ümitlenmiştim. Ayağa iyi oynayarak rakibi bir anda yarı alanına hapsetti Fenerbahçe. “Oh be sonunda düşündüğümüz, arzuladığımız Fenerbahçe sahada” dedik.
10 dakikadaki baskı ve hücum girişimlerinden gol gelmeyince Porto oyunda dengeyi sağladı. Dengeyi sağlarken, Fenerbahçe orta sahası da çok top kaybetmeye başladı. Porto takımının pasları bu kez Fenerbahçe’yi yordu. Üstün oynarken atamayan Fenerbahçe dengeli giden oyunda bir yan topta Volkan’ın yumruk mu atsam, tokatlasam mı kararsızlığı sonucu golü yedi. Bu şok gol ilk yarının sonuna kadar takımın motivasyonunu bozdu, bir türlü toparlayamadılar. Ardından ikinci gol de geldi. İlk yarının sonlarında Porto kontratağında direkten dönen top, Fenerbahçe’yi ikinci yarıda ayakta tuttu.
Carlos ve Gökhan
Teknik Direktör Aragones, 4-2-3-1’den 4-1-4-1’e döndü. Ama Alex’in orta sahaya çok gelmesi işleri bozdu. Fenerbahçe risk aldı. Oyunun sonlarında yorulması ve maçı bırakması muhtemelken Kazım’ın rakibin ayağına çarparak attığı golle ümitlendi. Ancak fizik olarak yorulmaları beraberlik için gerekli baskıyı kurmalarını, tempoyu artırmalarını engelledi.
Roberto Carlos ve Gökhan Gönül müthiş oynamalarına rağmen diğer oyuncular onlara ayak uyduramayınca yenilgi de kaçınılmaz oldu.
Arsenal’in Dinamo Kiev’i yenmesinden sonra Fenerbahçe için bir tek UEFA Kupası ümidi kaldı. Ancak bu futbolla Kiev’den galibiyet çıkarmak bir hayli zor olacaktır.
Kategori : SPOR