Osetyayı Gürcistan’dan kopararak yanına çeken Rusya, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde de dilediği zaman halk desteği bulabilir ve aynı şeyi yapabilir mi? Rusya’nın Türk Cumhuriyetlerindeki etki ve gücü nedir?
Haluk Ölçekçi’nin “Kazakistan’da Sovyet İnsanı Oluşturma Süreci” adlı kitabı Türk Cumhuriyetlerinde Rusların yüzyıllardır sürdürdükleri politikaları analiz ederek bu sorulara cevap arıyor.
Rusya’nın Osetya’yı kullanarak Gürcistan’a karşı izlediği strateji ve ardından ABD ile karşılıklı sürdürülen gerginlik politikaları, akıllara eski soğuk savaş yıllarını getiriyor.
Bir zamanların iki kutuplu dünyasının süper gücü Sovyetler Birliğinin misyonunu yüklenmeye hazırlanıyor izlenimi veren Rusya’nın bir Kafkas halkı olan Osetleri bir anda yanına çekivermesi dikkatleri Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine çevirdi. Eski Sovyet halklarının ve bu arada Türk Cumhuriyetlerinin hemen hepsi üzerinde Rusya’nın benzer bir etkisi olduğu iddia ediliyor.
Bir millet topyekün nasıl kimlik değiştirdi?
Orta Asya Türk Cumhuriyetleri üzerine yapılan inceleme eserinde Haluk Ölçekçi, Rusya’nın Türk Cumhuriyetlerine yönelik etkilerini tarihi bir süreç içerisinde ele alara hair transplant turkey before and after k inceliyor. “Kazakistan’da Sovyet İnsanı Oluşturma Süreci” adlı çalışmada son derece çarpıcı bilgilere yer veriliyor. Bir milletin türlü metotlar kullanılarak topyekün kimlik değiştirmeye nasıl zorlandığını, uygulanan soykırım ve kültürel asimilasyon politikalarını ortaya koyuyor.
Tarihe ışık tutan önemli bir yapıt!
Kitapta, 1991’de Sovyetlerin dağılması ve ardından gelen bağımsızlık ilanları şu ilginç cümlelerle anlatılıyor: “1917 Bolşevik devrimi de, 1991’de Sovyet İmparatorluğunu yok eden devrim niteliğindeki gelişmeler de, uzaktaki bir Moskova’da başlatılmış; ancak birincisi on yıllar sürecek bir kargaşa, iç savaş, açlık, sefalet ve büyük can kaybına yol açarken, ikincisi tek kurşun atılmadan ve tek damla kan dökülmeden gerçekleştirilmişti. Birinci devrimde bağımsızlık, bunun için savaşan Türkistanlılardan esirgenirken; ikincisinde ise bu kez bir hayli isteksiz olan insanlar ciddi bir çaba sarf etmeden onlara armağan edilmiştir. İki tarih arasındaki yetmiş dört yıllık komünist dönemde meydana gelen değişiklikler bu kadar büyüktür.
Büyük bir baskı ve yürek burkan dram!
Sovyet İnsanı (Homo Sovieticus) modeli; sanayileştirme, kentleştirme ve çağdaşlaştırmanın sonucunda ortaya olağanüstü bir baskı yöntemi olarak çıkmış ve Çarlık döneminin yönetimini devam ettirmekle birlikte, ondan çok daha başarılı olarak böylesine kısa bir süre içerisinde bu cumhuriyetlerdeki bağımsızlık isteğini ve milli değerleri ciddi ölçüde geriletmiştir. Türkistan’ın 20. yüzyılda yaşadıkları, bir milletin Ruslaştırma ve Sovyetleştirmeye karşı direnişinin ibret verici hikâyesinden ibarettir.”
Birbirimizi tanımak ön şart!
Türk Cumhuriyetleri ile istenilen seviyede işbirliği kurulamadığını belirten Haluk Ölçekçi, yakınlaşma ve işbirliğini geliştirebilmelerinin ön şartının birbirlerini tanımaktan geçtiğini belirtiyor. Kapalı bir rejim altında ve üstelik köklü bir değişime zorlanan eski Sovyet Türklerinin bugün kendilerini ve bizleri nasıl tanımladıklarının, yani kültürel ve sosyal kimliklerinin çok önemli olduğunu belirten Ölçekçi, kitabında Sovyetler Birliği öncesi kültürel mirastan ne kadarının komünist rejim tarafından değiştirilerek yerlerine enternasyonel adı altında Rus kimlik ögelerinin konabildiği ve bunlardan günümüze nelerin taşınabildiğini elde ettiği verileriyle birlikte ortaya koyuyor.
Tüm yönleriyle Sovyet insanı modeli!
Sovyetler Birliğinin tesirinde kalan bütün halkların üzerinde yıllarca uygulanan politikaların analizinde kilit kavram olarak “Sovyet İnsanı” terimini ön plana çıkaran çalışmada, Ruslaştırma ve Sovyetleştirmenin sosyal tarihi ele alınıyor. Rus tesirinin en yoğun olarak gözlendiği Kazakistan özelinde çalışmalarını yoğunlaştıran araştırmacı-yazar Haluk Ölçekçi, bölgede yaşadığı gözlemlerini de çalışmasına katıyor. Bölge halkı üzerinde uygulanan toprak ve göç siyasetinin tesirlerini, dine yönelik tasfiye çalışmalarının ve ateistlik propagandalarının nelere yol açtığını, aile kurumunun durumunu ve karma evliliklerin boyutlarını, dil politikalarının ve Rusçanın yaygınlaştırılmasının sonuçlarını, kabile dillerinin yaratılmasının ve alfabe değişiklerinin hangi sonuçları doğurduğunu, Sovyet tarzı eğitimi, sanatı, günlük hayatı bu önemli çalışmada bütün boyutları ile birlikte bulabileceksiniz.
Rusların 1552’de Kazan’ı düşürmesiyle başlayan yayılma siyasetinden bugüne Türk Cumhuriyetlerine yönelik Ruslaştırma ve Sovyetleştirme politikalarına son derece derli toplu ve yerinden bir bakış açısıyla yaklaşan Haluk Ölçekçi, “Kazakistan’da Sovyet İnsanı Oluşturma Süreci” adlı çalışmasının son bölümünde Rusların ‘sovyet insanı’ oluşturmada başarıya ulaşıp ulaşamadıklarını çok sayıda tablo ve istatistiklerle analiz ediyor. Tarihi bir süreci ele alan sosyolojik bir çalışma niteliği taşıyan eserde, karşılaştırmalı nüfus değişimleri, aile istatistikleri, dil kullanım istatistikleri, eğitim istatistikleri gibi pek çok orijinal analizi de bulmak mümkün.
Kategori : MAGAZİN